Trans Onur Haftasında aslında yarışmacıların performans yapacağı, izleyicilerin çoğunluğunun LGBTİ’lerden oluşacağı bir partinin yarışma diye nitelenen aksiyonunu “beden sömürüsü” ile etiketlemek haddini aşan bir durum.

But Trans Güzellik Yarışması, Hegamonik LGBTİ Hareket ve Beden Algısı

Ayı hareketi “Body Pride is Revolution” tabirini çok sever. Manuple edilerek yaratılmış, dayatılmış stereotip eşcinsel bedeninin aksine, kiloluyuz, iriyiz kıllıyız ya da “şekilsiziz” ama bedenimizle gurur duyuyoruz demek kişinin kendi bedenini kabulün başlangıcı ve devrimidir. Aynı durum kadın ve erkek translar açısından da söz konusu. Yıllarca uğraş verip sahip olmadıkları bedenden çıkıp sahip olmaları gereken gerçek bedenleriyle neden gurur duyup kişisel devrimlerini yaşamasınlar ki? İşte tam da bu noktada trans kadın bedeni ile hetero kadın bedenini, bedenlerin pratiklerini eşit kefede tartmak heteronormatif oluyor.

Ciddi ciddi yapılan bir trans güzellik yarışmasını dahi, heteronormatif klişelerden hareketle heteroseksüel kadın-erkek güzellik yarışmaları ile eşitlemek, eşit kefede tartmanın kendisi zaten heteronormatif. Sahne performansı denebilecek bir trans güzellik yarışmasının beden sömürüsü olduğunu düşünemiyorum. Beden sömürüsü olduğunu düşünen arkadaşların güllüm (mizah)  bile olsa yarışmanın yapılacağına karar verilirken aynı fikirde olması gerekirdi. Performatif güzellik yarışmasından öteye geçemeyecek bir yarışmanın gullüm halini beden sömürüsü algılamayıp, ciddi halini beden sömürüsü nitelemek başlı başına bir paradoks zaten. Şöyle ki; “Çirkin” ya da “engelli” insan üzerinden “çirkinlik ve engellilik mizahı” yapmanın kendisinin de çirkin olması gibi..

Trans Onur Haftasında aslında yarışmacıların performans yapacağı, izleyicilerin çoğunluğunun LGBTİ’lerden oluşacağı bir partinin yarışma diye nitelenen aksiyonunu “beden sömürüsü” ile etiketlemek haddini aşan bir durum.

Dönen tartışmaların temelinde performansın konsepti ve sunum şeklindeki anlaşmazlık yatıyor (Gullüm bir yarışma olsun, olmasın noktasında). Kendi istekleri kabul görmemiş arkadaşların (duyuru yayınlayarak yarışmanın jüri üyeliğinden çekildiğini beyan edenler) durumu LGBTİ politik bir dille “beden sömürüsü” “heteronormativite”ye dökmesi hakikaten abartı oldu.
Hani orada koltuklar var da koltuklara yayılıp transsevici “heterolar” mı izleyecek yarışmayı? Ana akım medyanın büyük tv kanalları mı yarışmayı yayınlıyor da bir beden sömürüsünden bahsediliyor?

Ciddi olduğuna istendiği kadar vurgu yapılsın, izleyicisi LGBTİ bireylerden, performansçısı (yarışmacısı) translardan oluşan bir aktivite kaçınılmaz olarak gullüme bağlanacaktır. Şunu unutmayalım, gülmeyi, eğlenmeyi seven insanlarız. Paneller, Kongreler, 1 Mayıslar, Gezi direnişlerinde bile gullüme bağlamayı beceriyorken ismi “But Trans Güzellik Yarışması” olan performatif bir partide bunu yapmayacağımıza kim inanır? Kendimiz bile inanmayız diye düşünüyorum şahsen.
Önce yarışma jürisinde olup sonra kamuoyuna bir metinle duyurup çekildiğini beyan eden tarafın çekilmeyi gerekçelendiren metin içine üç beş LGBTİ politik terminolojik serpiştirme yaparak haklılık aramaya çalışması ürkütücü bir niyet. Henüz politize olmamış aktivist LGBTİ’lere “ben senden daha entelektüel, akıllı, bilgili ve politiğim” yollu bir dominasyon çabası. Başka da bir şey değil. Haklı çıkmalarına yetmeyecek bir yöntem. Üstelik büyük bir yanlış.

Kendini yeterince ifade edemeyen, henüz yeterince politize olamamış yeni jenerasyon LGBTİ aktivistlere daha tecrübeli LGBTİ aktivist ve LGBTİ örgütlerin bu derece hiyerarşik, hegemonik tutumu, dışlayıcılığı adaletsizlik, yetersizlik diye nitelenebilir ancak. Yeni jenerasyon LGBTİ aktivistleri, örgütleri desteklemek, beslemek, deneyim kazanmalarına, öğrenmelerine olanak sağlamak gerekiyorken tersi yapılıyor, dışlanıyorlar.

Zira yarışmanın jüriden çekilmiş daha deneyimli, daha eski aktivistlerin Hevi LGBTİ İnisiyatifi gibi kendisi de, aktivistleri de çok yeni olan bir örgütlenmeyi Trans Onur Haftası’nın dışında tutacaklarına dair duyuru yapmakla tehdit emek abesle iştigal, hadsizlik. LGBTİ hareketin kimsenin, hiç bir örgütün tekelinde olmadığını, olmayacağını hatırlamak, hatırlatmak gerekiyor bu noktada.

Özetle; biz köken vampir LGBTİ’ler daha sakin, daha hoşgörülü olabiliriz yeni nesil LGBTİ’lere. Zaten bizler de öğrene, gelişe, deneyimleye gelmedik mi bu yolları, bunca sene? Yeni nesil aktivistlere deneyimleyerek öğrenecekleri olanakları sağlamak, pratiklerini geliştirecekleri alanları açmak gerekiyor, hiyerarşi yaratmadan, hegemonya kurmadan.
Dr., İstanbul Ayıları- Ahmet Kaya

No comment

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir